Merak Ettikleriniz Hakkında Bilgi Alabileceginiz Bir Blog Ve Artık Çok Daha Fazlası..


14 Ocak 2015 Çarşamba

Gardner'ın #Çoklu zekâ kuramı (zeka çeşitleri)

Bir öğrenme psikoloğu olan Howard Gardner zeka kavramına farklı bir boyut getirdi ve insanlardaki zekanın tek bir boyutta değil,çok farklı boyutlarda değerlendirilmesi gerçeğini ortaya attı.

Gardner zekayı,”bir kişinin bir veya birden fazla kültürde değer bulan bir ürün ortaya koyabilme,günlük yaşantısında karşılaştığı sorunları etkin ve verimli şekilde çözebilme yeteneği” olarak tanımlamaktadır(1995).

Prof. Gardner, yıllar boyu hakimiyetini sürdüren, insanların tek bir zekaya sahip oldukları IQ denilen zeka anlayışını kırdı. Ona göre insanların sahip oldukları çoklu zekaların her biri yaşamak, öğrenmek ve insan olmak için kullanılan etkili birer araçtır. Gardner, çoklu zeka kuramına ilişkin ve bilimsel kanıtları sunarken, büyük ölçüde beyin araştırmalarına ve nöro-psikolojiye dayanmıştır. Bundan dolayı kuram tartışmasız büyük bir kabul görmüştür.

ÇOKLU ZEKALAR 

Üzerinde görüş birliğine varılmış 8 çeşit zeka olmakla birlikte 9. zeka çeşidi olarak Gardner,Varoluşçu Zeka’nın da olası bir zeka tipi olduğunu vurgulamaktadır. Her normal insan bu 8 yada 9 çeşit zekayı belirli bir noktaya getirir.

Çoklu zeka kuramında 8 çeşit zeka belirlenmiştir. Bunlar:
  • 1.Sözel / Dilsel (verbal/linguistic) Zeka 
  • 2.Mantıksal / Matematiksel (logical/mathematical) Zeka 
  • 3.Görsel / Uzamsal (visual/spatial) Zeka 
  • 4.Bedensel / Kinestetik (bodily/kinesthetic) Zeka 
  • 5.Müziksel/ Ritmik (musical/rhytmic) Zeka 
  • 6.Kişiler arası / Sosyal (interpersonal) Zeka
  •  7.Kişisel / İçsel (özedönük/interpersonal) Zeka 
  • 8.Doğa Zekası 

SÖZEL/DİLSEL ZEKA : Sözel-dilsel zeka,dili etkili bir biçimde kullanma,kelimelerle ve seslerle düşünme, dildeki kompleks anamları kavrayabilme,insanları ikna edebilme,dildeki farklı yapıları fark edebilme,yeni yapılar oluşturabilme,farklı dilsel kalıplarla ilgilenme becerisidir. 

MANTIKSAL/MATEMATİKSEL ZEKA : Mantıksal-matematiksel zeka, sayılar ve ilişkilerle düşünmeyi içerir.Tahminde bulunma,eleştirel düşünmeme,zıtlıkları keşfetme, mantıksal gerekçeler üretme,sınıflama,sıralama, kategorize , mantıksal-matematiksel zekanın rutin işleri arasında yer alır.

GÖRSEL/UZAMSAL ZEKA : Görsel-Uzamsal zeka, resimlerle, şekillerle düşünebilme, görsel dünyayı algılayabilme,şekil, renk ve dokuları zihnin gözleriyle görebilme ve bunları sanatsal formlara dönüştürebilme yeteneğidir. 

BEDENSEL/KİNESTETİK ZEKA : Bedensel-kinestetik zeka, aklın ve vücudun mükemmel bir fiziksel performansla birleştirilerek belli bir amaca yönelik faaliyetlerin sergilenebilmesi yeteneğidir.

MÜZİKSEL/RİTMİK ZEKA : Müziksel-ritmikzeka,sesler,notalar,ritimlerle düşünme,farklı sesleri tanıma ve yeni sesler,ritimler üretme,ritmik ve tonal kavramları tanıma ve kullanma, çevreden gelen seslere ve müzik aletlerine karşı duyarlı olabilme becerisidir. 

KİŞİLERARASI / SOSYAL ZEKA : Kişilerarası-sosyal zeka, insanlarla birlikte çalışabilme, sözel ve bedensel zeka dilini etkili bir biçimde kullanarak çok farklı karakterlere sahip insanlarla kolaylıkla iletişim kurabilme,insanları yönetebilme onlarla uyumlu çalışabilme ve insanları ikna edebilme becerisidir.

DOĞA ZEKASI : Doğa zekası,doğadaki tüm canlıları tanıma,araştırma ve canlıların yaratılışları üzerinde düşünme becerisidir.


Kaynak
§
Ayrıca
                                                                          Wikipedia


Roman, Hikaye, Biyografi, Makale, Deneme, Fıkra,Masal, Eleştri, Ani,Günlük,Mektup~ | EDEBİ TÜRLER ve YAZI TÜRLERİ

ROMAN
Olmuş veya olması muhtemel olayların anlatıldığı uzun yazılardır. 
Roman belli bir olay etrafında gelişir ve olaylar ayrıntılarıyla anlatılır. Çoğu zaman şahıs kadrosu geniştir. Kişiler ayrıntılı olarak tanıtılır. Çevrenin tanıtımına özen gösterilir.
Temsil ettiği akıma göre romantik roman, natüralist roman, realist roman; konusuna göre aşk romanı, toplumsal roman, polisiye roman, macera romanı gibi isimler alır.

HİKAYE
Anlatımı bakımından romana benzeyen, ancak romandan daha kısa yazı türüdür.
Hikâyede olaylar genellikle yüzeyseldir. Kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir ânı içinde anlatılır. Genellikle kişilerin tek yönü üzerinde ( çalışkanlık, titizlik, korkaklık vs. ) durulur. 
İki tür hikâye görülür. Bunlar klasik hikâye ve modern hikâyedir.
Mauppasant tarzı da denilen kilasik hikâye yukarıda anlattığımız özelliğe uyar.
Çehov tarzı denen modern hikâyede ise belli bir kişi olmadığı gibi belli olaylar da çoğu kez yoktur. Yazarın kendiyle sohbet ediyormuş gibi bir anlatımı vardır; çoğu kez birinci kişinin ağzından anlatıldığı olur.


MAKALE
Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, belli kanıtlar, belgeler, inandırıcı veriler kullanarak kanıtlamaya çalıştığı ve böylece okuyucuyu bilgilendirmeyi amaçladığı yazı türüdür. Makalede temel unsur düşüncedir.

Makale, gazete ile birlikte ortaya çıkmış bir gazete yazı türüdür. Bizde de ilk özel gazete olan Tercüman - ı Ahval gazetesinin çıkmasıyla görülür. 

Makalede amaç bilgi aktarmak ya da görüşlerine okuyucuyu inandırmak olduğundan açık, anlaşılır, ciddi bir dil kullanılır. Seçilen konuya göre uzun da olabilir kısa da.

Makale her konuda yazılabilir. Bu konu günlük olabileceği gibi, felsefi, bilimsel, sanatsal da olabilir. Ama edebi makale elbette sanatla ilgili olanıdır.



DENEME
Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.

Deneme yazarı görüşlerini aktarırken samimi bir dil kullanır. Kendi diliyle konuşuyormuş gibi bir hava içindedir. 

Deneme her konuda yazılabilir. Ancak daha çok tercih edilen konu her devrin, her ulusun insanı ilgilendiren, kalıcı, evrensel konulardır. 


MASAL
Halk dilinde anlatılarak oluşan sözlü edebiyat ürünüdür. Bir yazar tarafından sonradan yazıya geçirilmiştir. 
Masallarda olaylar tamamen hayal ürünüdür. Yer ve zaman belli değildir. Kahramanlar insan üstü özellikler gösterir. İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür. İyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır. Masallarda eğiticilik esastır. Çoğu kez evrensel konular işlenir. 


FIKRA
Yazarın gündelik olayları özel bir görüşle, güzel bir üslupla, hiç kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa günübirlik yazılardır. Bu tür yazıları nükteli hikâyecikler biçimindeki Nasrettin Hoca fıkralarıyla karıştırmayalım.
Fıkra, bir gazete yazı türüdür. Gazetenin belli bir köşesinde genel bir başlıkla yazılan fıkralarda mesele kısaca incelenir ve mutlaka bir sonuca varılır. Daha çok alaylı bir dille, bazen eleştiri bazen sohbet tarzında yazılır. Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava hâkimdir yazılarda.



ELEŞTİRİ
Bir sanatçının, bir sanat eserinin iyi ve kötü yanlarını ortaya koyarak onun gerçek değerini belirleyen yazılardır. Eleştiri yazarı – yani eleştirmen – eser hakkında okuyucuyu bilgilendirir; hem eserin yazarına hem okura yol gösterir.
İki tür eleştiri vardır: İzlenimsel eleştiri ve nesnel eleştiri.
İzlenimsel eleştiri, Anatole France’in ilkelerini belirlediği ve eleştirmenin bir eseri kendi zevk ölçülerini göz önüne alarak incelediği eleştiri türüdür. Bu tür eleştirilerde öznel yargılar çok olacağından günümüzde bu tür pek rağbet görmez.
Nesnel eleştiride ise her eserin değerlendirilmesinde kullanılabilecek belli ölçütler vardır. Eleştirmen mümkün olduğunca kişisel yargılarda bulunmaktan kaçınır. Bilimsel araştırmalardan yararlanarak, eseri ister beğensin ister beğenmesin, tarafsız bir gözle onun değerini ortaya koyar.


GEZİ YAZISI
Gezilip görülen yerler hakkında yazılan yazılardır. Kişi gezi esnasında birçok yer görür, birçok insanla tanışır; bunları hafızada tutmak güç olacağından gezi esnesında not alınır ve gezi yazılarında bunlar hikâye edilir.
Gezi yazısında yazar daima gezdiği yerleri anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler vermemelidir. Gördüklerini okuyucunun daha iyi algılaması için, karşılaştırma yapar. Okur sanki o yerleri yazarla birlikte gezer gibi olur.

ANI
Bir yazarın kendisinin yaşadığı ya da tanık olduğu olayları sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı yazılardır. Yazarın kendini okuar açtığı bir tür olduğunda içtendir ve bu yönüyle çok tutulur. Anılar belli bir dönemin yorumlandığı yazılar olduğundan tarihi bir belge özelliği gösterir. Ancak bu bilimsel olamaz; çünkü yazarın olaylara kişisel bakışı söz konusudur.
Üslup yönüyle gezi yazısına benzerse de, yazarın dış dünyadan çok kendinden söz etmesi anıyı belli eder. 

BİYOGRAFİ
Bir kişinin hayatının anlatıldığı yazılardır. Bunlarda amaç o kişiyi tüm yönleriyle ( hayatı, eseri, kişiliği, görüşleri vs.) tanıtmaktır. Biyografi açık, sade bir dille anlatılan kişinin devrini, çevresini dikkate alarak yazılır. Divan edebiyatında şairleri anlatan bu tür eserlere tezkire denirdi. 
Yazar eğer kendi hayatını anlatmışsa yazıya otobiyografi denir. Çoğu zaman bunlarda sanatçı kendiyle beraber aile büyüklerinden, çevreden, aile içi durumlardan da söz eder.
Otobiyografiler üslup yönüyle anıya benzer; ancak anı otobografi içinde bir bölüm sayılabilir. Yani otobiyografi daha uzun bir dönemi içine alır.

MEKTUP
Genel anlamda kişinin bir haberi, olayı, arzuyu bir başkasına anlattığı yazılardır. Özel mektup, iş mektubu, edebi mektup türleri vardır. Bunlar içinde bizi edebi mektup ilgilendiriyor.
Bu tür mektuplar açık olarak bir gazetede ya da dergide yayımlanır. Yazar birine hitaben herhangi bir konudaki görüşlerini, duygularını anlatır. Ancak asıl amacı bunları herkese duyurmaktır.

SOHBET
Bir konunun fazla derinleştirilmeden, biriyle konuşuyormuş gibi anlatıldığı fikir yazılarıdır. Sohbet yazılarında herkesi ilgilendirecek konular seçilir. Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir. Yazar sorulu cevaplı cümlelerle, konuşuyormuş hissi verir.
Üslup olarak fıkraya benzerse da gazete yazı türü olması, az sözle çok şey anlatmayı amaçlamaması, dışa dönük olması onu fıkradan ayırır.

GÜNLÜK
Ne gün yazıldığını belirtmek için tarih atılan, çoğu zaman her günün sonunda o gün olup bitenin, sıcağı sıcağına anlatıldığı, olaylarla ilgili yorumlar, değerlendirmeler yapıldığı yazılardır. Her gün yazıldığı için kısa olan bu yazılar, yazarının hayatından izler verdiğinden içten ve sevecendir.

Jean de La Fontaine

Köleliğin en kötüsü, kendi nefsine köle olmaktır.
 - La Fontaine

Jean de La Fontaine  (d. 8 Temmuz 1621 Château-Thierry - ö. 13 Nisan 1695 Paris) Fransız şair ve yazar.

Yazdığı fabl eserleri ile tanınmıştır. Varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Paris'te kolejde okudu. Hukuk tahsili yaptı. Papaz yetiştirilmek istendi. Lisede kiliseden ayrıldı. Okul hayatında başarılı bir öğrenci olamadı. Gençliğinde baba mesleği olan orman ve su kanalları işleriyle uğraştı. Çeşitli memurluklarda bulunmuş, düzensiz bir hayat yaşamıştır.

1673 senesinde Madam de la Sablière'nin himayesine girerek burada ilim adamları, felsefeciler ve yazarlarla tanıştı. İlk masallarını burada yazdı. Çağdaşları, La Fontaine'i bir masal yazarı olarak görüyorlardı. Hâlbuki La Fontaine, yazdığı masallarda Dede Korkut masallarındaki uslupla hayvanlara ahlaki karakterler vererek onların şahıslarında bazı insan karakterlerini tenkit etmiş, bir ahlak dersi vermiştir. Buna edebiyatta teşhis ve intak sanatı denir. La Fontaine'in bu hususiyeti çok geç fark edilmiştir. Eserlerinde sadelik ve açıklık görülür. Konuşma şeklinde akıcı şiirleri, hayvanlar üzerinde tenkitleri, incitmeden iğneleme usulleri ile Fransız edebiyatına büyük eserler kazandırmıştır.

Wikipedia

§

Popular Posts

Translate